
Uluslararası pazarlarda marka koruma, sadece bir zorunluluk değil, şirketlerin büyüme stratejilerinin temel taşıdır. Bir markanın korunmadığı ülkelerde faaliyet göstermek; taklit ürünlerle mücadele, marka değerinin erimesi ve hukuki itibar kaybı gibi riskleri beraberinde getirir. Bu nedenle firmaların ihracat yapmayı düşündüğü ülkelerde marka tescil süreçlerine erken başlaması, hem gelecekteki yüksek maliyetli ihlallerin önüne geçer hem de pazara giriş stratejilerini sağlam zemine oturtur.
Ticaret Bakanlığı’nın sağladığı yurtdışı marka tescil ve koruma destekleri, şirketlerin bu süreçleri çok daha düşük maliyet ile yürütmesine olanak tanır. Bu destek sadece parasal bir kolaylık değil; aynı zamanda firmaların global ölçekte daha güvenli, güçlü ve sürdürülebilir bir marka yapısı inşa etmeleri için kritik bir fırsattır.
Destek Kapsamındaki Giderler ve Sağlanan Avantajlar
Bu destek programı, markanızı küresel ölçekte koruma sürecindeki çeşitli maliyet kalemlerini doğrudan karşılayarak şirketinizin finansal yükünü azaltır. Destek kapsamına giren başlıca giderler şunlardır:
· Marka/Patent Vekilliği Hizmetleri: Yurt dışında marka tescili başvurularınızı hazırlamak, takip etmek ve resmi yazışmaları yürütmek üzere yetkili marka vekillerine veya patent bürolarına ödediğiniz profesyonel hizmet bedelleri.
· Resmi Tescil Harçları: Başvuru yapılan ülkenin patent ofisine ödenen resmi başvuru, inceleme ve tescil harçları (destek, hizmet bedelleri üzerinden sağlanmaktadır).
· Danışmanlık Giderleri: Sürecin stratejik olarak yönetilmesi için alınan danışmanlık hizmetleri.
· Yurt Dışı Hukuki Koruma Giderleri: Çok önemli bir destek kalemi olarak, zaten yurt dışında tescilli olan markanızın korunmasına yönelik hukuki danışmanlık giderleri de desteklenmektedir. Bu, herhangi bir ihlal durumunda markanızı hukuki yollarla savunmanın maliyetini düşürür. Bu kapsamdaki destek, yıllık olarak belirlenen bir üst limit dahilinde (%50 oranında ve yıllık en fazla 200.000 TL tutarında) sağlanmaktadır.
Destekten Yararlanma Şartları ve Süreç
Bu desteklerden faydalanabilmek için dikkat edilmesi gereken bazı temel şartlar bulunmaktadır:
· Türkiye’de İlk Tescil: Destekten yararlanabilmek için markanızın ilk tescilinin mutlaka Türkiye Patent ve Marka Kurumu nezdinde Türkiye’de yapılmış olması gerekmektedir. Bu, destek programının temel çıkış noktasıdır.
· Aynı Yararlanıcı Adına Tescil: Yurt dışında alınan marka tescil belgesi, destek başvurusunda bulunan şirket (yararlanıcı) adına olmalıdır.
· Süre Limiti: Şirketler, marka tescili ve korunmasına yönelik bu destekten en fazla 4 yıl süreyle yararlanabilirler. Bu, stratejik bir marka koruma planı yapmanızı teşvik eden bir unsurdur.
· Ödeme Yöntemi: Harcamaların, şirketin kendisi veya organik bağı bulunan (şube, iştirak vb.) yurt dışı şirketleri tarafından, bankacılık kanalıyla (EFT, virman gibi) yapılmış olması esastır. Nakit ödemeler destek kapsamına girmez.
· KDV Durumu: Hizmet satın alımı Türkiye’den yapılsa dahi, hizmetin ifa yeri yurt dışı ise ve KDV’den istisna ise, destek tutarı hesaplanırken KDV hariç tutar dikkate alınır.
· Başvuru Süresi: Son derece kritik bir detay olarak, destek başvurusu, yurt dışı tescil belgesinin tarihinden itibaren en geç 6 ay içinde yapılmalıdır. Bu süre kaçırılmamalıdır.
Neden Bu Destek Stratejik Öneme Sahiptir?
Bu destek programı, yalnızca bir mali kaynak sağlamanın ötesinde, şirketlere küresel bir marka olma yolunda stratejik bir ortaklık sunar. İhracat yapmayı planladığınız, ürün/hizmet sunmayı düşündüğünüz veya uzun vadede pazar payı elde etmek istediğiniz ülkelerde markanızı erken aşamada tescilleterek, olası anlaşmazlık ve ihlallerin önüne geçebilirsiniz. “Önce marka, sonra pazar” anlayışıyla hareket etmek, gelecekte karşılaşabileceğiniz çok daha yüksek maliyetli hukuki mücadelelerden sizi koruyacaktır.
Ticaret Bakanlığı’nın sağladığı bu destek, Türk şirketlerinin yurt dışında markalaşma sürecindeki en önemli finansal enstrümanlarından biridir. Küresel pazarlarda güçlü ve güvenilir bir marka kimliği inşa etmek isteyen işletmeler, bu destekten azami ölçüde yararlanarak hem maliyetlerini kontrol altında tutabilir hem de marka değerlerini uluslararası düzeyde güvence altına alabilirler. Unutulmamalıdır ki, küresel arenada korunan bir marka, sadece bir ticari varlık değil, aynı zamanda ülke ekonomisine de değer katan stratejik bir yatırımdır.




