
Araştırma ve geliştirme ya da yaygın adıyla Ar-Ge, sadece bir fikir üretmek ya da teknik bir çözüm önermek değildir. Ar-Ge, bir ülkenin yenilikçilik kapasitesini besleyen, bilimsel ve teknolojik birikimini artıran temel yapı taşlarından biridir. Geliştirilen her yeni ürün, hizmet ya da süreç, ardında çoğu zaman sistematik bir Ar-Ge süreci barındırır. Ancak bir çalışmanın gerçekten “Ar-Ge” sayılıp sayılamayacağı sorusu, proje hazırlık süreçlerinde en sık karşılaşılan tartışmalardan biridir.
İşte bu noktada, uluslararası kabul görmüş tanımlara ve sınırlara ihtiyaç duyulur. OECD tarafından hazırlanan Frascati Kılavuzu ve onun tamamlayıcısı olan Oslo Kılavuzu, yalnızca Ar-Ge’nin ne olduğunu açıklamakla kalmaz; aynı zamanda bu faaliyetlerin nasıl sınıflandırılacağını, neyin Ar-Ge sayılacağını ve neyin kapsam dışında kalacağını net biçimde ortaya koyar. Türkiye’de de bu kılavuzlar, 2005/7 sayılı Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu Kararı ile birlikte resmî olarak referans alınmaktadır.
Frascati Kılavuzu’na göre Ar-Ge, “insan, kültür ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığını artırmak ve bu dağarcığı yeni uygulamalar tasarlamak üzere kullanmak için sistematik temelde yürütülen yaratıcı çalışmalardır”. Yani bir faaliyetin Ar-Ge olarak kabul edilebilmesi için yalnızca yenilik içermesi yetmez; aynı zamanda belirli bir düzeyde bilimsel veya teknolojik belirsizliği çözmesi, sistematik bir yöntemle yürütülmesi ve yeni bilgi üretmesi gerekir.
Oslo Kılavuzu, Frascati’ye göre daha geniş bir alanı kapsar. Ar-Ge’nin yanı sıra tüm yenilik süreçlerini de izlemeyi hedefler. Ar-Ge faaliyetleri genellikle yenilik süreçlerinin ilk adımıdır; ancak pazarlama stratejileri, üretim ölçeklendirmesi, organizasyonel dönüşüm gibi unsurlar da yenilik sürecine dahildir. Oslo, “her yenilik Ar-Ge değildir; fakat Ar-Ge, çoğu zaman bir yenilik sürecinin başlangıç noktasıdır” yaklaşımını benimser.
Proje çalışmalarında, hangi faaliyetlerin Frascati kapsamında Ar-Ge’ye girdiği; hangilerinin Oslo kapsamında yenilik faaliyetleri olarak izlenmesi gerektiği ayrıştırılmalıdır. Aksi takdirde proje destek almaya uygun görünse bile, yanlış sınıflandırmalar nedeniyle reddedilebilir.
Ar-Ge’nin amacı, kapsamı, personeli, maliyet yapısı ve faaliyet sınıflamaları Frascati Kılavuzu’ nun ilkeleriyle örtüşmelidir. Oslo Kılavuzu ise, projenin Ar-Ge dışında kalan yenilik yönlerini kavramsallaştırmak için kullanılır. Özellikle pazara açılma stratejileri, organizasyonel dönüşümler ve müşteri süreçleri Oslo perspektifinden değerlendirilmelidir.
Proje hazırlık sürecinde her zaman şu soruları cevaplamak gerekir: “Bu faaliyet gerçekten yeni bilgi üretiyor mu?”, “Teknolojik bir belirsizlik var mı?”, “Deneysel bir süreçle mi yürütülüyor?”, “Bu bilgiyi kim, nasıl kullanacak?” Bu sorulara Frascati ve Oslo Kılavuzları rehberliğinde verilen her yanıt, projeyi sadece desteklenebilir kılmaz; aynı zamanda anlamlı ve izlenebilir kılar. Ar-Ge projelerinde başarı yalnızca iyi fikirlerle değil; doğru sınıflamalarla, sağlam tanımlarla ve yöntemsel tutarlılıkla gelir. Frascati ve Oslo Kılavuzları, en sağlam pusulalardır.




